29 Eylül 2012 Cumartesi

Dünyada şu an tarikatlar savaşı yapılıyor.



Tarih : 25 Eylül 2006 

İsmailağa'da işlenen cinayet Türkiye'de tarikatları yeniden gündeme taşıdı. Varlığını bir şekilde sürdürmeye çalışan cemaatler hedef tahtasındayken, dünyanın genelinde durum nasıl? İllimunatiden localara işte devletler arası tarikat savaşları...


  Nuriye Akman, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç ile tarikat tartışmalarını konuştu. Konuşmanın detaylarında ilginç bilgiler mevcut. İşte o röportaj!



Dün kaldığımız yerden tekrar sormak istiyorum. Tarikat mensubiyeti bireyselliği öldürmez mi yani?

Siz nesiniz, siz kimsiniz? Zaten kişi kim olduğunu anlamak için giriyor oraya. Kim olduğunu anlamanın birinci yolu benlikten geçmektir. Siz o meydana benlikle beraber giriyorsanız size bir şey öğretilmez. Taptuk Emre'nin kapısını çaldığı zaman Yunus Emre'ye önce odun taşıttılar. Ne demektir o? Dışarıda bırak benliği, öyle içeri gir demektir. Odun taşımak, ona hakaret etmek, küçümsemek veya ekonomik anlamda burada bir ameleye ihtiyacımız var anlamına gelmez. Burada bir kişisel gelişim eğitimi vardır. Mesela biz erkekler tıraş oluruz. Tıraş aslında çok tehlikeli bir eylemdir. Bir berbere gideriz, berber koltuğuna otururuz. Hiç gık çıkarmadan berber eline jilet denen çok kesici bir aleti alır ve gırtlağımızın üzerinde dolanır. En ufak bir hareketi ile bizim hayatımız gider. Hiçbirimiz bir laf söylemeden, ölünün ölü yıkayıcıya teslim olduğu gibi berberin sahasındaki otoritesine teslim oluruz. O da sanatını üzerimizde icra eder. Fakat biz dersek ki, hey berber ne yapıyorsun, öyle yapma, böyle yapma. Berber kulağımızdan tuttuğu gibi git defol, başka bir yer bul der. Yalnız burada bir problem vardır. O da şudur, tıraş olmak istiyorsanız, berberin önüne oturmak zorundasınız. Eğer hakiki bir berberin önüne oturmazsanız orada problem olur. Kasapta tıraş olunmaz. İşte ölünün ölü yıkayıcısına teslim olması hadisesi herkese göre değildir. Herkese teslim olunmaz. Onun için tasavvufta Gazali der ki: 'Gerçek kamili buluncaya kadar şüphe esastır.' Şüphe edeceksiniz, neden, niçin. Ama kamili bulduktan sonraki şüphe kemale manidir. Perdeli kalmaya mahkumiyettir.


İşin hakikatini bilenler ortadan kalktığı için mi hikmet arayanlar tüccarların eline düşüyor?

Doğrudur. Ehil olmayanların eline düştüğü için. Oysa bunlar Antik Yunan'ın felsefe okulları gibi veyahut Hindistan'ın bilgelik okulları gibi çalışabiliyorlardı eskiden. Buralardan yüksek kültür ve sanat erbabı yetişebiliyordu. Yüksek ahlak, irfan ve terbiye bir medeniyetin en önemli yapı taşlarıdır. Şimdiki halimizi görüyorsunuz. Alternatif olarak bu değerlere muadil değerler üretebildik mi? Bunun sonucunda da insan kalitemiz çok bozuldu. Bu insan kalitemizin bozulmasını maalesef sorumlularımız göremiyorlar. Bunun turizmde, ekonomide, ihracatta ne gibi negatif tesirleri olduğunu, bizlere neler kaybettirmeye başladığını rakamlar vermeye başlayınca belki anlayacaklar…


Bir tarikatın iyi ya da kötü olduğunun ölçüsü nedir?

Böyle bir eğitim anlayışını kendi iç felsefesine göre tanımlarsanız, yani nefs basamaklarında ilerlemek suretiyle ortaya iyi bir insan, kamil bir insan çıkarmak düşüncesi var ise buna kim kötüdür diyebilir? Ayrıca bunun pratik olarak incelenmesi de mümkündür. Mesela mahkeme kayıtlarına bakılır ve kaç tarikat mensubu cinayet, hırsızlık, uyuşturucu ticareti, hakka tecavüz vb. gibi suçlardan ispatlanmış cezalar almış ise ortaya bir istatistik konabilir. Ancak o zaman bilimsel olarak ortada "kötü vatandaş" üreten bir yapı var, hükmüne varabiliriz.


Ya şirketleşmek, ticarete el atmak, bankası olmak, tencere tava satmak. Bunlar da tarikatın saflığı ile ilgili bir gösterge değil midir?

Bu saydığınız faaliyetler tasavvufi düşünce içerisinde de bir tür bid'attir. Ben size şablonu koyayım, siz istediğiniz yapıya tatbik edin. Mesela bir şeyh efendi etrafındaki insanlara, "Bizim gayemiz kendimizi tanımaktır, dünyanın süsleri geçicidir, aslolan O'nun rızasını kazanmaktır. O'nun cemalini gördüğünüz zaman bütün diğer güzellikler gözünüzün önünde silinir" kabilinden sohbetler yaparak insanları manevi bir eğitime teşvik ediyor ve kendisi de böyle yaşıyorsa, bunun yanında siyaset ve ticaret gibi faaliyetlerle doğrudan ilgilenmiyorsa biz o yapıya "tarikat" diyebiliriz. Çünkü o yapıda birincil gaye inisiyasyondur yani seyr-i sülûktur. Seyr-i sülûk yaptırılan yere tarikat denir. Ben şeyhim diyen kişinin de kendine müracaat edenlerin ayaklarını yerden kesip yedi kat semaya çıkıp gezdirecek güce sahip olması gerekir. Bu da öyle kolay elde edilecekbir derece değildir. Yani bu işler öyle herkesin harcı değildir.


Bazen şeyh efendinin vefatından sonra, yerine aynı maneviyat derecesine sahip olmayan birinin görevi devraldığı görülüyor.

Bazen şeyh efendi sağlığında aleni olarak "Benden sonra bu kişi sizlerin velisidir" demek suretiyle bir şahsı işaret edebilir. Bu durumda ihtilaf olmaz. Fakat tıpkı genetik bilimde olduğu gibi nasıl bazı soylar kesiliyorsa, maneviyat ocakları da yükseldiği gibi kesilebilir de. Literatürde bazı şeyhlerin yüzlerce, binlerce müridi olsa da geriye maneviyatına vâris olacak bir vekil bırakamadığı çok örnek olay vardır. Bu durumda geride kalanların kimisi diyor ki, tarikatının ne olduğu fark etmez, biz başka bir kamile intisap edelim. Ve ediyorlar, sonuç olarak o yapı dağılıyor. Muhiddin İbni Arabi gibi büyük bir düşünür, üç yüz altmış tane şeyhe hizmet ettiğini söyler. Ama hiçbirisinin tarikatının adını bile söylemez. Çünkü tarikat adı önemli değildir. Önemli olan bir kamile hizmet etmektir. Modernlerde ise isimler, markalar öne çıkmıştır. Nakşibendi, Kadiri, Bektaşi, Mevlevi, Alevi vs. Bunların hepsi adeta futbol takımı tutmak gibi bir hale gelmiştir. O şeyhin yerine kimseyi bırakmaması durumunda şöyle bir şey de oluşabiliyor. Tamam, şeyhimiz birisini bırakmadı. Ama içimizde birisi var. Bu alim bir insan. Dini biraz biliyor. Biz de şu kadar adamız. Bunlara yazık günah değil mi... İçimizde şu kişi, Allah kelamını iyi bilir. Hocaefendi konumundadır diyerek o kişinin etrafında toplanmaya başlıyorlar.


Peki ya benliği yok edelim diye yola çıkıp da benliğin bu kadar parlaması, bizim şu kadar müridimiz var, herkes bize gelir demeler, gel bize katıl diye davet etmeler…

Bunlar bizzat tasavvufun kendi felsefesine tezattır. Benlik göstergesidir. 'Ene'den geçmeden kimse şeyh olamazdı eskiden. Davet etme yoktur işin aslında.


O kişi alim olabilir; ama alim olmak ile şeyh olmak farklı kategoriler değil midir?

Tamamen farklıdır. Alim olmak dinin zahirini bilmek veya dinle ilgili bazı bilgilere sahip olmak demektir. Ama şeyh olmak, bir manevi ilhama sahip olmak, bir manevi silsilenin içerisinden geliyor olmaktır. Peygamber'in zahiri ilminin vârisleri fakihlerdir, İslam hukukçularıdır, alimlerdir. Ama Peygamber'in bir de manevi ilmi vardır. İşte tasavvuf mektepleri içinden kamiller, Peygamber'in manevi vârisleri olarak ortaya çıkar. Şimdi bu alim kişi o tarikatın mensupları ile ilgilenmeye başlıyor. Ve ortaya bir cemaat çıkıyor. Şimdi bu yapı artık tarikat değildir. Çünkü artık ortada seyr-i sülûk yoktur.


Bugün tarikat denilen yapıların birçoğu tarikat değil, cemaat o zaman.

Aynen. Üçüncü merhalede diyelim ki o alim kişi vaazlar eder. Yani dinin şeriatıyla ilgili konuşur, din sohbetleri yapar. Bir siyasi parti kuralım, bir fabrika kuralım, bir kooperatif kuralım, bir televizyon kanalı kuralım diyebilirler. Yani birinci gayenin dışındaki gayelere rağbet etmeye başlarlar.


Peki alim kişi kendinin şeyh olmadığını bilmekte midir?

İşte problem buradadır. Aslında o kişi ben şeyh değilim, böyle tayin edilmedim ama ben de bir alimim, gördüğünüz gibi acizane birtakım hizmetler içerisindeyim dese hiç problem olmayacak. İslam dünyasındaki birçok cemaat, bu şekilde tarikatların transformasyonu ile ortaya çıkmıştır. Şimdi o alim kişi de vefat ettiğinde yerine akrabası, oğlu veya herhangi birini, -bir tasavvufi eğitimi ve hatta dinî eğitimi yokken- sırf bu cemaatin ticari faaliyetleri dağılmasın diye bir kişiyi oraya oturtmaya çalıştığımız zaman üçüncül bir grup çıkıyor ortaya.
Bu dönüşüme güzel uyan örnekler var yakın geçmişimizde. Mesela Şeyh Abdülhakim Arvasi zamanında birinci gaye seyr-i sülûktür. Sonra cemaatleşme süreci başlamıştır. Bir sonraki merhalede ise ticaret öne çıkar. Max Weber'in kulakları çınlasın. Şimdi ilk dönem, yani Abdülhakim Arvasi zamanı tasavvuf tarihi ilminin inceleyeceği bir dönemdir. Fakat ikinci dönem sosyolojinin alanına girer. Üçüncü dönem de ekonomistlerin inceleme alanına girer. Dönüşümü takip edebiliyor musunuz? Şimdi böylesi ekonomik faaliyetleri veyahut cemaat yapılarını kötülemek istemiyorum. Fakat benim alanım değiller. İyi mal üretirler üretmezler, bunlar iktisatçıların bileceği şeyler. Ha şunu da söyleyeyim, tarikattan cemaate, oradan ekonomik bir yapıya geçme sürecinin örnekleri bütün dünyada vardır. Bugün birçok Japon firmasının kökenleri bir tarikatın dönüşümüne dayanmaktadır. Bazı uluslararası şirketlerin örgütlenmesi tarikatvaridir. Çok da güzel üretimler yapabilirler…


Peki İlluminati vesaire gibi karanlık bazı örgütler hatta terör örgütlerini nereye sokuyorsunuz? Bu dönüşüm şemasında onlara da bir yer var mı?

Şu anki dış dünyada politika başta olmak üzere tarikat bağlantısı olmayan bir devlet yok gibidir. Adeta dünyada şu an tarikatlar savaşı yapılmaktadır. Bazı ülkeler bundan mahrum kalarak dış güçlerin tarikatlarının arenası haline gelmektedirler. Bugün Fransa'da belirli localar, tarikatlar hakimdir dış siyasete. İtalyan dış politikasının Vatikan'a bağlı tarikatlarla beraber faaliyette bulunduğunu görmekteyiz. Bunların İlluminati vs. gibi detaylandırılması ayrı bir olaydır. Bugün İsrail, Yunanistan ve birçok ülke politikacıları belirli localara mensupturlar. İngiltere bizden bile bazı sanatçılara üstün liyakat nişanı verir. Adı, "Büyük Britanya İmparatorluğu Yüce Tarikatı" (Supreme Order of British Empire) nişanıdır. Birçok İspanyol ve Fransız nişanları Rodos ve Malta şövalyelerinin nişanlarıdır. Alan kişi bunun manasını biliyor veya bilmiyor bu bir tarikat nişanıdır. Dünyanın büyük devletleri, imparatorluk vizyonu olanları, milli kimliklerini manevi ocaklarıyla harmanlamak suretiyle oluşturulmuşlardır. Bu kimliklerden maneviyat ocaklarını çektiğinizde ortaya çok korumasız, zayıf, adeta hastalıklı bir mahluk ortaya çıkmaktadır ki, bu birey ve toplum her türlü saldırıya açık bir hale gelmektedir. Militan sekülarizm kişiye duygusal bir bağlantı kurma hissi vermez. Katıdır ve soğuktur. Sekülarizmin biraz kendini yumuşattığı toplumlarda manevi ocakların da bu topluma pozitif anlamda katkı yapabildikleri görülmüştür. Birçok ileri Batı toplumu bu sinerjiden istifade etmektedir. En uç örnekler vereyim size. ABD'de, Yunanistan'da, İsrail'de en fanatik dinci gruplar bile kanunlara uydukları sürece bazı bölgelerde kendi komünal yaşamalarını sürdürmektedirler. 'Radikalse de bizim radikalimiz' anlayışı var bunlarda. Sahip çıkıyor kendi insanına. Falanca ülkeye gitsinler demiyor. Hatta bunların yaşadığı bölgeleri turizme açmak suretiyle buradan para bile kazanmaktadırlar. Elektriğe, televizyona karşı olan Amişler'in yetiştirdiği tarım ürünleri Amerika'da en iyi ekolojik ürün sayılmaktadır. Yunanistan'da keşişlerinin yaşadığı Aynaroz yarımadası her yıl binlerce turisti bölgeye çekmektedir.


Bildiğim kadarıyla geleneksel tarikat yapısında mürit ile şeyh sık sık yüz yüze gelir. Şeyh müridi nakış gibi işler. Binlerce müridi olan şeyhler var. Şeyh efendilerinin yüzünü bir kez bile görmüyorlar. Bu da çok sakat bir durum değil mi?

Bu benim için, böyle bir faaliyeti tenkit etmek için yeterli sebep değil. Yani sayısal rakamın on bin olması, yirmi bin olması hiç önemli değil. Bugün Michael Jackson'ı görmeyen binlerce hayranı vardır. Onun gibi giyinir, onun gibi hareketler yaparlar. Yani "fena fi'l-Jackson" olmuşlardır, onun halini giymişlerdir. Siz kamil insanları model olmaktan dışlarsanız oraya başkaları girer ve iş yine devam eder. Zira âlem boşluk kaldırmaz. Doğrunun olmadığı yeri kötü doldurur.


Bir dakika. Michael Jackson seyr-i sülûk mu yaptırıyor?

Geunoniyen tarzda sahte-inisiyasyon diyebiliriz buna. Duygusal kurulan bağ, fizikî bağdan çok daha güçlüdür. Dolayısıyla benim kendi tenkit mekanizmam içerisinde bu çok önem arz etmiyor. Ama kadim metinler ideal olanın bir müridin mürşidinin yanında, feyzini tam alabilmesi için onun hizmetinde bulunması, onunla sohbet etmesi, onunla günün 24 saati olmasa bile 20 saatini geçiriyor olmasının gerektiğini söylerler. Öte yandan manevi kanal açmak suretiyle -ki rabıta denir buna- dünyanın öbür ucunda olan bir insanla kalbi bir bağlantı hattı kurmanız mümkündür. "Gönül Dağı" türkümüzün sözlerini hatırlayın. Hepsi orada anlatılıyor. Gönülden gönüle gizli bir yol vardır. Veysel Karani isimli Yemenli bir zat Peygamber'i hiç görmemiştir. Görmeden açtığı bir kanal ile Hazreti Peygamber'den feyiz almıştır.
Şimdi üveysi meşrep insanlar istisnadır. Bana Veysel Karani örneği vermeyin hocam.
Tekrar söylüyorum. İdeal olanı, surette de beraber olmaktır. Çünkü siretten surete geçiş vardır. Bir kamil insanın yanında bulunmanın şüphesiz çok önemli katkıları vardır. Ama bu herkes için birincil derecede lazım şart değildir. Özellikle modern hayatta iletişimin ve ulaşımın zorluğu açısından bakıldığında bu daha da önem kazanır. Burada esas prensip "bağlanma" duygusudur.



Nuriye Akman - Zaman

Yeni Çalışmalarımız

Biliyorsunuz ki, lüzumsuz ve gereksiz bir konuyla zamanımızı yeterince kaybettik...
Kanıt olarak sunduklarımızın hiçbir şekilde aksi ispat edilememiş hatta tam aksi savunmaya çalışırken, kanıtlarımızı tasdiklemişlerdir. Sağolsunlar. Eğer takip ediyorlarsa teşekkürlerimi buradan iletiyorum. :)
Eklemeliyim ki, bizim eklediklerimiz gerçek resimlerin sahtesini yapmakla o kadar uğraşmasına rağmen hâlâ bir sürü eksiğini görememiştir. Biraz daha sahtekârlık üzerine savunduğu kişilerden ders alırsa, uzman olacağına inanıyorum. Aklınca savunma sayfalarıyla bize destek verdiği için sevgilerimi sunuyorum.  :-)

* * *

Gelecek konumuzda İskender Ali Evrenosoğlu, Adnan Oktar, Hasan Mezarcı (Mesih ) vb. gibi  kült, tarikat, grup, order, mezhep, din gibi yapımların işleyiş mekanizmasına değineceğiz.  Aslında bu tür uygulamalarla uğraşmamak bizim açımızdan daha hayrlı olsa da, bu tür konuları incelemek ve düşünceleri harekete geçirmek açısından faydalı olacağına inanıyorum.

Saygılarımla.

27 Eylül 2012 Perşembe

Ulvi, Nurer, Nurkul vs. kişi ve Müridlerine Son Yazı

Allah'ın rahmeti ve bereketi doğru yol üzerinde olanlara olsun.

Bu konularda elimde daha birçok belge ve kanıt olmasına rağmen, daha fazla üzerinde durmak istemiyorum. Siz Ulvi denilen kişiye ne kadar taparsanız tapın, artık umrumda değil. Ben müslümanlık görevimi bu konuda fazlasıyla dile getirdim. Forumuna girdim, uyardım ve ikâz ettim. RuhsalEnerji.Org'a ve RuhsalEnerji.Gen.tr sitesine girdim. Star67'yi de uyardım, ikâz ettim. Hatta zamanında bir kaç hafta foruma bazı sıkıntılar yüzünden girmeyip, girdiğimde ise falcı yellowroza denilen ve enerjici türü konuları, büyü formülleri saçmalıklarıyla ilgili konuları görünce bu tür içerikler yüzünden Star67'ye darılıp, kendisiyle arkadaşlığımı bitirmiştim.. Siz beni  www.ruhsalenerji.org sitesini veya www.ruhsalenerji.gen.tr gibi siteleri ve Star67'i savunduğumu düşünüyorsunuz. Evet, savunuyorum ama bir yere kadar. Çünkü o forumda Ehl-i Sünnet iddiası yok. Satanisti, büyücüsü, falcısı, medyumu, müslümanı, mümini, ateisti gibi birçok üyeyi içerisinde barındırır. Bu sebepten dolayı islâmı yanlış tanıtma ve lanse etmek gibi aktiviteleri de olmuyor. Ama sizin savunduğunuz sitelerin içerisinde Ehl-i Sünnet olma iddiası ve bir sürü şirk ve islâm'a ters uygulamalar, sözler mevcuttur.  "Ulvinin iziniyle", 
"Üç kere Ulvi de birşeyin kalmaz"
 "Allah'ın iziniyle demek yanlıştır. Sen kim oluyorsunda Allah'ın iziniyle diyorsun" daha çok var. Bunları tek tek belirtmek istemiyorum. Çünkü sözümü kısa tutmaya çalışacağım. Eğer ruhsalenerji hususunda söylediklerime inanmıyorsanız, aşağıdaki eskiden açılmış konuma göz atabilirsiniz.

Gerçekten tiksiniyorum artık, islâmı bu şekilde kirletmenize...
Yalanlarla dolanlara kendinize kulluk edecek insanlar toplamaya çalışmanıza..
Ehl-i Sünnet davası güderek, Ehl-i Küfür düşünce ve bilgileriyle hareket etmenize...
İnsanları putlaştırıp tapmanıza...
Bizlere inmiş olan, Kur'ân-ı Kerîm'den gafil oluşunuza..
İslâm dininden bir haber oluşunuza..
Sünnet ve Hadislerden uzak oluşunuza..
Fıkıh ilminden uzak oluşunuza...

Bu dünya kalıcı mı sanıyorsunuz ? Yalan ve iftiralarınızın öteki âlemde bir bedeli olmayacağını mı düşünüyorsunuz ? Fitne ve fesâd çıkarmanızın yanınıza kâr kalacağını mı sanıyorsunuz...

Siz öyle sanıyorsanız, bu şekilde hurafe ve batıl işlere devam edin. 
Zamanımı sizin gibilerle harcamak yerine, dinimi daha verimli yaşamaya çalışırım...Öyle daha kârdayımdır.

Haydi Allah sizi hidayete erdirsin. Cehennem azabından korusun. Şeytan ve şeytanlardan uzak tutsun. 

ŞU ANA KADAR BU BLOGA YAZARAK VE SÖYLEDİKLERİMDE TEK BİR KASTİ YALAN VE İFTİRA VARSA, ÇARPITMA VE DEĞİŞTİRME VARSA ALLAH BENİ CENNETİNE KOYMASIN.  SİZLERE İBRET OLARAK BENİM TÜM AYIPLARIMI  VE KUSURLARIMI İNTERNETE DÖKSÜN. 
BENDEN BU KADAR!



Ulvi'nin yalakası, cehâletini ortaya koyuyor.







Ulvi'nin Müridlerinden Komplo Teorisi


Demek verilenleri yalanlıyorsunuz. :) Senin daha gerçeklerden haberin yok,  o zaman...Hayaller dünyanda sana mutluluklar dilerim.

Bak bu da sizden nasıl da desteklemiş İp nolarının aynı pcden olduğunu, siz daha yalanlarınızla avutun kendinizi  :)

Bu da psikolog doktorumuzun teşhisleri :) :




ULVİLERDEN ALDIN CEVABINI OTUR, OTURDUĞUN YERDE :) DAHA TANIMIYORSUN, ETMİYORSUN, ZİHNİYETLERİNİ BİLMİYORSUN. :))) BLOG AÇIYORSUN. ADAMLAR DAHA SENİ BİLE TANIMIYORLAR.  BIRAK YALAKALIĞI DA, DAHA TEMİZ ŞEYLERLE UĞRAŞ...BİZİ DE OYUNLARINA ALET ETME..BAŞKALARININ GÜNAHLARIYLA VE SAHTEKÂRLIKLARIYLA UĞRAŞMAKTAN BIKTIK, USANDIK...DÜNYA ZATEN SAHTEKÂR KAYNIYOR.  ANLAT ANLAT BİTMEZLER.  :)

26 Eylül 2012 Çarşamba

Ulvinin düştüğü utancı övgüyle anlatıyorlar :)

Eeeee...Ulvi, Nurer, Nurkul  her kimsen artık... Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste...Sen tut ki, edebini koruyan ruhsalenerji sayfasındaki çoğu kişinin anasına, kızına, eşine küfürler et ve hakaret et...Olmamış şeyleri olmuş gibi anlat...

İşte bu şekilde de bedelini öde...Adamı dine küfrettirerek bir halt mı yaptığını sanıyorsun ? Peygamberimiz s.a.v ; "Onların dinine küfretmeyin ki, onlarda sizin dininize ilâhınıza küfretmesin" buyurduğunu bilmez misin ? Nerede hani senin Ehl-i Sünnet anlayışın...Oraya bu küfürleri ekleyerek, ne güzelde yapmışsın..Bizim sana yapmadığımızı ve edebimizin elvermediği küfürleri başkalarının bizim adımıza yapmış olmasına sevindim. Boşuna dememişler, Dinsizin hakkından imânsız gelir. Adamda yine de imân var.


İşte Ulvinin düştüğü hal, aklınca alemlere ve kainata meydan okuyan ulvinin düştüğü çaresiz durum.

İzleyin: http://hakikihocalar.blogspot.com/2012/09/ateistlerden-din-dusmalarndan-ipligi.html

Allah dostlarının yapmadığını yaptı "ULVİ TAROTU BİTİRDİ :)"



Ne içtin sen Ulvi ? Ne diyon :))))

Sahte Tanrı Ulvi, Sahte Tanrılara Karşı :)


Ulvi, Nurer ve Nurkul Grubu Hakkında Bizlere İletilmiş Bilgi

--------------------------------------------------------------------------------------------------
abicim, bu ulvi denen şahıs okuduğum kadarıyla adana'da faaliyet gösteren 3 kişilik bir grup var bunlar ziyapaşa bulv. girişinde hayalim cafede falcılık yapıyor,annesi hasibe,kendi adıda memetcan özel.birde kardeşi var sercan isminde.bunlar mustafa gönen isminde bir şahısla kiraladıkları bir evde sahte hocalık yapıyorlar,istersen bir araştır çünkü polis kaç defa bunları tutukladı ben ara ara adana'ya gittiğimde cafe sahibi arkadaşlarımdan duydum bu sahtekarları.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------

Müridler ziyaretine bir gidin yaw..O can hocanızı bir görün :)

Ruhsalenerji.Org Sitesinde "Ulvi" ve "Nurer"in aynı kişi olduğunun tespiti


Zamanında adamı boşuna banlamamışlar. Kendi kendinin reklâmını yaparsa, elbette yasaklanır.

1 - Nurer
2 - Nurkul
3 - Türkboyu
4 - Zalim 
5 - Ehli Sünnet Yardım
6 - Ulvi

Kaç kişiler bunlar ? :) Eeee..Başka...İnternet Kafe açsalardı bari..Üslub aynı, yazı aynı, tavır aynı...Kardeşler mi bir de bunlar :))) Kıvırmayı bırakın da..Var mı kanıtınız ? Sunun...

Sunamazsınız çünkü ;



Sizler şahsen onlarla görüşmüşlüğünüz bile yok. Çoğunuz yüzünü bile görmediniz. Nerede yaşadığını, ne aktiviteler yaptığını...Ne sahtekârlıklar yaptığını bilmiyorsunuz. Sadece internet üzerinden tanıyorsunuz.
Ben Star67'i şahsen tanırım, yüzünü görmüşlüğüm vardır. Konuşmuşluğum vardır. Belki 8 senedir, görüşüyorum. Sizin iftiralarınız ancak forumdan atıldığınız için olur. Nefsiniz için iftiralara sarılırsınız. Ama biz gördüklerimize göre hükmederiz. Siz ise görmediklerinizle zannınızla ifade edersiniz. Ehl-i Sünnet'iz diyorsunuz, Peygamberimiz s.a.v kimseyi zanda bırakmamak için halka bazı şeyleri açık birşekilde gösterirdi. Nerede sizin sünnet anlayışınız? Ne saçma birşey? Kendinizi gizliyorsunuz...
Bunlar daha birşey değil. Bu kişinin çalışma metodunu da sunacam. Akıl kontrol ve mürid toplama çalışmalarını..


Bizzat kendisi ifadesinde dile getirmiştir.

Ulvi ve diğer kullanıcı adları


Ben kanıtsız yazmam.

Ulvi Zalim kullanıcı adıyla saçmalıyor ; "Forumu Terkedin"






Aşağıdaki yazı da SemihBaba kullanıcı hesaplı forum üyesinin mesajıdır. Ulvi denilen zevâtın kasılmasına bakın. Seni Allah kadar seviyorum diyen kişiye "Aman, kardeşim sen ne diyorsun" diyeceği yerde...


Hakkımızda İftiralar


Allah'ın adının yerine kul ismi zikrediliyor




3 kere "Ulvi " de!

İlimyuvasi Sitesinde Ulvi ve Zalim kullanıcı adını kullanıyor


Ulvi'de evliya modunda iken
Zalim'de küfür modundaydı...

Sitede üye olanların çoğu farklı kişilik sanıyorlardı :)

Ulvi şarlatanı cinlere yardım ediyormuş :)



MaşaAllah desin bakalım... (Adnan Oktar'dan pek bir farklı zihin yapısı yok, şarlatanlıklarının Allah adıyla desteklenmesini istiyor.)

25 Eylül 2012 Salı

Sahtekâr Hocaların kim olduğunu öğrenmek isterseniz..

Sevgili Ziyaretçilerim...
Eğer sahtekâr hocaların kim olduğunu öğrenmek isterseniz.
Sahtekâr Hocaları Savunma Blogu adresine bekleriz. Zirâ burada övülerek ve yağlanarak, ilahlaştırılarak sunulmaktadır. Bu sitede savunulan hocalar şarlatanların tekidir. Zaten yorumları ve izahatları okuduğunuzda bunu anlayacaksınız. :)


Kanıt diye sundukları site :)

Sitemde bir büyü var mı diye gösterin dediğim mesajıma cevap olarak üye olduğum siteleri bulmuşlar.
Eğer böyle bir niyetiniz olduğunu bilseydim, üye bulunduğum sitelerin hepsini yazardım.
Lahuti (Şimdi Estanbul olmuş) - XKartalX
RuhsalEnerji.gen.tr - Kartal, Havâss, XKartalX, Dâ'vud gibi hesabımda değişiklikler yapmıştım.
RuhsalEnerji.org - Kartal, Havâss, XKartalX, Dâ'vud gibi hesabımda değişiklikler yapmıştım.
Gizlimabet - Esed47
Şimdilik bu kadar hatırlıyorum.  Ama eğer ki, sahip olduğum siteyi verecekseniz, www.hakikatyolcusu.com sitesinin içeriklerinden verin. Çünkü benim sitemdi.... ruhsalenerji.gen.tr, ruhsalenerji.org bana ait değildir. O sitelere aylardır giriş dahi yapmıyorum. Bu benim kişisel bir kararımdır. Sitenin yöneticileriyle ilgisi de yoktur.

"Ulvi Hatip" ismi "Alptürk" olmuş

Zinnureyn Ali adlı Üyeden "Ulvi, Nurer, Nurkul"a dair Gözlemleri

Selamün Aleyküm, bu Foruma bir Kardesimin tavsiyesi ile bir kac ay önce üye olmustum ancak ilk iletim bugüne nasip oldu. Öncelikle sunu belirteyim, ulvi isimli sahsa "süfli" diyecegim. Söz konusu Forumda modluk yapan biri olarak söyleyebilirm ki bu sahis kezzaptir, yalancidir.


Hicap duymadan kendisine tesekkür ettiriyor, manen cökmüs, yardima muhtac insanlara minnet ettiriyor ve adeta onlari minnet duygusu altinda ezmekten zevk aliyor. Allah cc rizasi icin yardim ettigini beyan eden bu süfli, diger yandan kendisine tesekkür sayfasi acarak zihin dünyasinda ne derece ciddi bir parcalanmanin oldugunu gözler önüne seriyor.

Kendisinde ilim oldugunu iddia ediyor ancak ilmini ispat sadedinde delil sunmasini isteyenlere: "Bak, bana su kadar tesekkür geldi" savunmasi ile aslinda ne kadar ilimden yoksun oldugunu ispatliyor.

Bu forumda "Davud" isimli sahsin, süfli ile msn´de yaptigi görüsmede bunu teyid eder nitelikledir;


Alıntı:
|͇̿C͇̿¤̿ ͇̿| KIZIL KURT |͇̿C͇̿¤̿ ͇̿|:
şu an benim bulunduğum mekanı sana iletebilirler mi
çünkü ben burada görmüyorum bunları
yanlış yere gitmiş olmasınlar

birzat (ulvi):

18 yıldır üstümde kimsenin almaya başaramadığı bir ifrit ve cemaati vardı ayrıca ölümüne kadar yapılmış çok sayıda büyü her şarlatanın eline düştüm önce Rabbimin izni ile ulvi kardeşimiz sayesinde bende kurtulanlardanım ama ulvi ve arkadaşlarına bu kadar ağır tepkileri anlıyorum çünkü ulvi ve arkadaşları bu işi yaparken ne seni görüyor ne adını ne de anne adını biliyor en önemlisi de bunu Allah rı
bak gelen teşekkürlerden birisi
ve daha çok var,
yanlış yere gitmezler
görememişsen
ya görümün yoktur
yada grupsal kontrollü görmedir
Msn yazismasinin tamamini görmek isteyenler icin Link: http://www.ruhsalenerji.gen.tr/eglence-mizah/30660-mega-la-ulvi-5.html

Isin icinden cikamayacagini anladigi zaman, karsi taraftan yapilmasi mümkün olmayan bir istekte bulunuyor ve kendi ilimsizligini bu yolla örtmeye calisiyor. Ilimsizligini örtmek icin kullandigi diger bir metot ise; "istihare"dir. Ilmine inanmayanlari, kendisini Allah´a cc sormalarini istiyor. Tipki Evrenesoglu´nun mehdi olduguna inanmayanlarin istihareye yönlendirilmesi gibi.

Ne zaman kendisi ilmini ispat etmeye davet edilse sürekli kivirir, fakat ucmaya gelince "ulvi olur ucarim"diye nara atar... Cok dogru, ucuyor, hatta öyle bir ucuyor ki kendisine bu konuda kimse yetisemez. Taa ibn Arabi´lere (k.s.) kadar ucuyor, Hizir (a.s.)´a kadar ucuyor ama insanlara maddi yardimi ile de bilinen Hizir (a.s.)´a ucmusken "sözde" manevi yardimin yaninda maddi yardim al(a)miyor. Hal böyle olunca mecburen"Parali üyelik" ile kendine maddi kazanc saglamaya calisiyor. Birde bu kepazeligi söyle savunuyor:"Misyonerler yiyecegine biz yiyelim". Hani Allah cc rizasi icindi??

Parali üyelik konusu acildiginda, Allah cc kendisinden razi olsun "Mü´mine Sultan" bacimiz, üyelerden para alinmamasini ve site giderlerinin reklam alarak karsilanmasi taraftari oldugunu beyan etmisti.

Kendisine cevap verilmedigi icin bende baska bir öneri sundum... Sitenin tüm masraflarini cebimden karsilamak istedigimi ve insanlardan para alinmamasini ilettim. Ancak bana da bir cevap gelmemisti. Neden cevap gelmedigini sizlerin takdirine birakiyorum. Güzelim Forumumuzu kendi ihtiraslari ugruna kullandi ve sonunda istifade edilemez bir hale getirdi.

Insanlara küfür etmek icin bir cok nick almistir, en meshurlarindan biri "Zalim" digeri ise "Sezgin"dir. Bu nick ile Haydari Kerrar´a dahi saygisizligi olmustur. Actigi konulara destek görememesi halinde bu nickler ile kendi kendine tesekkür ve tasdik mesajlari atiyor.

Gecenlerde son tartismalar üzerine Siteye ugramistim ve gözüme carpan baska bir nick ise "Türk boyu"dur. Benim tahminime göre Sitenin üye sayisini artirmak icin (abartmiyorum) yüzlerce nicki olabilir. Yani bir nevi bir seyleri ispatlama pesinde kosuyor.

Hala "ene"sini kirabilmis degil. Kendi ilminin ne derece yüksek oldugunu söylemesi, Ibn Arabi´lerden (k.s.) Hizir (a.s.)´lardan ilim aldigini vs. "uluorta" bahsetmesi, zaten mürüvvetinin azligina ve nefsani davrandigina delalet eder. Süfli hakkinda anlatacaklarim sadece bunlardan ibaret degil, ancak simdilikonun hakkinda saniyorum bu kadari yeterlidir.

Orada mod oldugum dönemlerde süphelendigim icin süflinin ip´lerini incelemeye baslamistim. Bir cok ip´si baska bir sehirden giris yaptigini gösteriyordu. Bir insan, kendisinin "Admin" oldugu bir Sitede farkli farkli ip´ler ile giris yapiyorsa, varin gerisini siz düsünün.


Bu süfli yüzünden saldirilara maruz kalan Kardeslerimi sizlere tanitmaya calisacagim, listenin basina Mü´mine Sultan bacimizi yerlestirmek istiyorum.

Mü´mine Sultan: Mü´mine Sultan bacimiz Namazinda, Niyazinda bir bacimizdir. Caresiz ve yardima muhtac insanlara müminin silahi olan "dua" ile yardim etmeye calisan Allah cc ve Peygamber sav. asigi birisidir. Cok temiz bir kalbi olduguna inaniyorum. Süfli´yi desteklemesinin sebeplerini yukarida izah etmeye calistigim sekilde anlamaniz gerekiyor. Yani süfli, bir takim kurdugu oyunlar ile insanlari kendisinin ilim sahibi olduguna inandirmis.


Gespenst: Dünyalar iyisi Kardesim. Bende cok özel bir yeri var. Cok saygili ve cana yakin bir Kardesimiz. Allah cc kendisinden gani gani razi olsun.


Haydari Kerrar: Ser´i ilimlere vakiftir. Süfli gibi, birilerine bakim yaptigina sahit olmadim. Kendisi havas ile mesgul ve genellikle Havas Alimlerinin tecrübe ettigi dua paylasimlarinda bulunur. Süfli´yi kollamasi bana göre yanlis, ama öyle tahmin ediyorum ki kendisine vermis oldugu bir söz var, ya da süfli´ye merhamet duygusu besledigi icin kendisini kolluyor.

Haydari Kerrar gercekten övgüye layik biridir, süfli ise elinden geldigince Haydari Kerrar´i över, ki, Haydari Kerrar da kendisi hakkinda olumlu seyler söylesin... Iste bu, süfli icin bulunmaz bir nimettir. Süfli, Haydari Kerrar´in kendisini takdir etmesinin, milletin kendisine olan süpheleri giderecegini, onlari kendine daha kolay baglayabilecegini cok iyi biliyor ve maalesef bu yüzden Haydari Kerrar´in güvenini suistimal ediyor.


Yaraliasik: Yanilmiyorsam simdiye kadar Yaraliasik nickli Kardesim ile bir sohbetim olmadi ancak kendisini takip etmeye calisirim. Yaraliasik´in iletilerinden cok saygili, temiz ve insanlarin ihtiyaclarina karsi hassas oldugunu kolayca fark edebiliyorum. Süfli ile arasinda saniyorum güven sorunundan dolayi bir sogukluk var. Bence o da süfli hakkinda benim düsüncelerimi paylasiyor ama yine de bir zamanlar hukuku oldugu süfliye zarar gelmesini istemiyordur.


Daha ismini saymadigim bir kac degerli Kardeslerim var ve hepsi de gercekten her seyin iyisine layiklar.


Fakat bynokta daki Kardeslerim sunu bilmenizi isterim ki; süfli, yani ulvi yanlis yoldadir, forumu kendi cikarlari dogrultusunda kullaniyor. Su ana kadar insanlarin güvenini bu denli suistimal eden ve forumu kendi menfii cikarlari ugruna adeta sabote eden baska bir forum yöneticisi görmedim... Yaziktir günahtir.

Bu süfli yüzünden basiniza bir sey gelmesinden endise duyuyorum. Sizleri "tanimadiklarindan" dolayi yapilan saldirilardan istirap duyuyorum. Sizlere olan saldirinin bir nebze olsun önüne gecebilmek icin bu konuyu acma ihtiyaci duydum, kusurum varsa affola.


Star 67 ve bu forumun diger üyelerinden rica ediyorum, süfliye, yani ulviye (zalim, sezgin, vs.) istediginizi söyleyebilirsiniz müstehaktir. Ancak diger Kardeslerim hakkinda olumsuz söz söylememenizi rica ediyorum.

Süfli gibi kezzaplari desifre eden calismalarinizda sizlere basarilar diliyorum. Allah cc yardimciniz olsun.

Dua20 adlı Kullanıcı ve Psikolojisinin Bozulması

dua20'de sizin gibi Ulvi denilen kişiyi koruyup, kollayıp, övüp duruyordu..

Du

İşte döndüğü durum.




Ve birden Ulvi değişir;


Belirtilen küfürler şeklinde bir sürü küfür mevcuttur. Her kim olursa olsun. Kimsenin Annesine küfür etme hakkına sahip değilsinizdir. Kişinin zihniyet ve yanlışlıklarınını söyleyebilirsin, ama küfür hâk bir yol değildir.




Veeee Ulvi Hatip Alptürk'ün soyadı değişip, "Öztürk" oluyor..!

Sevgili ziyaretçilerim. Bu blog'ta Ulvi Hatip Alptürk (Ulvi, Nurer, Nurkul, Hüddam Avcısı vs.) gibi kullanıcı adlarına sahip kişi için bir takım mesajlar yazmıştık. İki gün önce sayfamız bir müridinin gözüne batmış ki, hocasını savunmak için sayfamıza bir takım mesajlar yazmaktadır. Bu konuda yazılarımıza biraz daha devam etmemiz gerektiğine karar verdim. Allah şahidimizdir. Hiçbir yorumumuzda yalan ve artniyet yoktur. Bu söylediklerimizden bize ne fayda vardır. Belki bu söylediklerimizden dolayı bir takım kişiler tarafından eleştirilip, hakaret bile yiyeceğiz. Ama biz doğrucu Dâvud olmaya devam edeceğiz. Biz mükemmel bir insan değiliz. Ne Cincilik yaparız, ne şifâ dağıttığımızı iddia ederiz, ne de metafiziksel güç iddiasındayız. Biz herşeyin ancak Allah'tan olduğuna inanıyoruz. Elbette günahkâr bir kuluz, başkalarının günâhlarıyla meşgul olmamak istemiştim. Yalan ve dolanlarıyla uğraşmamak istediğimden bu konuyu  devam ettirmek istememiştim. Fakat gel gör ki, gözleri kararanlar yazdıklarımızdan rahatsız olarak, bu yalan ve dolanlara yalanlarıyla ve dolanlarıyla arka çıkmaya çalışmaktadırlar. Bizde burada delillere göre paylaşımlar yapmaya devam edeceğiz.
Onlar en ufak bir alakasız şeyleri kendilerine delil edinerek geliyorlar. Bizde bizzat kendi yorumlarından faydalanacağız.

İlk zamanlar www.ruhsalenerji.gen.tr sitesinde olan Ulvi diye isimlendirilen kişinin Hüddam Avcısı kullanıcı adıyla bir takım yazısını paylaşacağım.
Adres : http://ruhsalenerji.org/Konu-cinci-hocalarin-yontemleri-ve-garip-halleri.html?page=7

Görüldüğü gibi soyadı "Alptürk" diye belirtmişti. Biz zaten kimlik bilgilerinden başından beri şüpheli olduğumuzdan dolayı, o zamanlar Tc. Numarasını isteyip, bilgilerinden emin olmak istemiştik. Ama bazı zihniyetler hala bunu anlamamakta direniyor.

Şimdi http://www.ruhani.net/gizli-ilim-siteleri-hakkinda-sansursuz-alan/2248-www-ruhsalenerji-org-sitesi-hakkinda-sansursuz-yorumlar-6.html sitesinde Ulvi'nin bir müridinin hocasını tanıtımındaki yazısını ele alalım;



Daha müridi bile hocasını tanıyamamış, kalkıp savunmaya kalkıyorlar.

Ulvi gör bak müridlerini...Sen aynı Adnan Oktar gibi çıkıp, mehdi değilim deyip, kendini mehdi gibi göstermeye çalışırsan, senin müridlerinde seni evliyâ ve ilâh gibi görürler. Uyanda şu öğrencilerine din bilgisi dersi ver...Bırak yalan dolanlarla insanları kandırmayı...Şifâ veriyor ayakları yapıp, içme çeşme sularına şifâ verdim şu saatte için demeyi...Bırak bu saçmalıkları...Zaman fıkıh ilmi ve tefsir, hadis ilmi verme zamanıdır. Maskaralığın lüzumu yok. Bu ülkeyi bu tür saçmalıklarla bölmeyi ve kavgaya boğmayı bırakın artık...İslâmı bu tür yobazlıklarla kirletmeyi bırakın. Allah'tan korkun... Bu benim güncel takibimdeki ilk izlenimimdir. Daha önceki konularla ilgili delil ve belgeleri sitelerin yöneticilerinden alacağım. Mevcut değilse dahi, zaten sitede bu tür konularla ilgili belgeler yeterince var. Onları paylaşmaya devam edeceğim.

Allah'a emanet olunuz.


Not:  Resimleri net görmek için üzerine tıklayabilirsiniz.